Yolculuğa Dair
Özlem Hoşcan aka Çekirge ve Kardelen…
_ “The eternal optimist” halleri, mücadeleci yapısı ve her koşulda bir yol bulabilmesi nedeniyle “Kardelen”, hiç bitmeyen soruları ve anlama çabasıyla “Çekirge” dediler.
İdealinde iki iş vardı; ya hevesle tercih ederek okuduğu bölümün bir parçası olarak, kendi işletmesinde pastacı :) olacaktı ya da okulda en sevdiği dersin, pazarlama’nın peşinden gidecekti… Aslında derinlerde bir yerde yunus bakıcısı olmak gibi bir hayali de vardı… Ama hayaldi işte…
Tamamen bir tesadüf neticesinde sigorta sektöründe, dolayısıyla kendince “geçici” bir süre, pazarlama departmanında işe başladı ve pazarlamanın içinde kaldıkça “pastacılık” hayalini “yaşlılık yıllarına” saklamaya karar verdi. Pazarlama sevgisi ise sigorta sektörüne rağmen büyüdü… Ve sekiz yıl sonra bir gün düz gitmek değil, sola dönmek istediğine karar verip, sektöre veda etti. Gönlünde yatan aslan özellikle “pazarlama iletişimi” işine hakkını veren bir sektörde, yorulmadan ve keyifle çalışabilmekti. Sonra nedendir bilinmez (düşük çenesi, yazma ve paylaşma isteği olabilir) blog yapmaya karar verdi. Şimdilerde sola giden yolda kendine bir istikamet belirlemeye çalışıyor. Arada da kendi kendini motive etmeyi ihmal etmiyor; “Zıpla çekirge! Kim tutar seni?!” :) _
2006 yılında böyle başladı “Pazarlama Çekirgesi” hikayem… Aradan yıllar geçti, Çekirge sola döndü, sağa döndü, olmadı düz gitti ve bir gün döndü baktı aynada kendine, gördüğü ile yüzleşti ve vakit tamam dedi. Madem ki seni anlatan şarkıların başında hep “My Way” geldi, hangi yola saparsan sap, hepsi, her şey bir bütün ama bütünün içinde uyum ve denge olması önemli, dedi. Nesnesi değil, öznesiydi hayatının ve sadece kendisi olduğunda her şey daha uyumlu ve dengeliydi.
Sonra, velhasıl, dedi, bu dünya üzerinde yaşayan milyarlarca insandan herhangi biriyim; hayatımı anlamlı işlerle doldurmaya çabalıyorum ve “farkında yaşama” kaygısından öte “büyük” kaygılar taşımıyorum, Ne”lerden çok “Neden”lere kafa yorup anlamaya çalışırken, çok konuşuyor, çok soruyorum, arada da işte yazıyor, pazarlama iletişimi üzerine düşündüklerimi, öğrendiklerimi, deneyimlediklerimi buraya karalıyorum.
Güzel ve akıllı kızım,
Web siteni inceledim. Ellerine, aklına sağlık. Daha ayrıntılı inceledğimde sana tekrar yazacağım.
Gözlerinden öptüm.
Yaşar HOŞCAN
Güzel düşüncelerin için teşekkür ederim amcacım. Önerilerini bekliyorum…
schiller:bütün olmaya çalış,eğer ki olamazsan işe yarar bir parça olup bütüne katıl,demiş.sende bu bütünün içinde faydalı bir parçasın.seninle gurur duyuyorum.yolun hep aydınlık olsun.annen
:D Annesinin kızıyım diyelim biz bu duruma! İnsanın kendini sürekli geliştirmesi gerektiğini, hayata anlamlı katkılarla katılmayı, ve alçak gönüllülüğü de unutmamayı öğrettiniz hep bize. Böylesi kaygılarından doğan, kendi çapımdaki ufak çabalardan biri sadece bu sayfa…
Ayrıca, hayatın onca gerekli-gereksiz telaşı arasında, önce çocuklarını büyütüp, ellisinden sonra da azmedip üniversiteli olan bir annesi ve onu böyle destekleyen hayatla yoğrulmuş bir babası olunca insanın, hayat boyu öğrenciliğe ya da her tecrübeden bir şey öğrenildiğine, boş yaşamamak için çaba göstermeye daha fazla inanıyor insan. Üstelik her birinin üzerimde ayrı hakkı olan amcalı, halalı, dayılı, teyzeli; kocaman bir ailem var benim. Asıl ben gurur duyuyorum hepinizle annem…
İnteraktif bir aileden geldiğin belli, başarılar :)
Teşekkürler!
Sevgili Özlem;
Böyle bir giriş yaptım. Sanırım ortaokulda farklı sınıflarda olmamıza rağmen bir sene haftasonu İngilice etütlerinde aynı sınıftaydık.Korkma korkma şu Amerikan filmlerindeki “stalker”lardan değilim.Pazarlama konusunda ne söylesem içimdeki tüketim çılgınlığına olan muhalefeti bastıramam.O sebepten iyisi mi o dünya ile ilgili sen yorum yap.Sadece şunu söylemek isterim ki, pastalar, farklı kekler, karışımlar denemeler, yabancı diller, ingilizce, fransızca, yunanca, ispanyolca ve tabiki de müzik, gitar ve keman, tüm hayatın dikey koordinat eksenleriyle ayrılmış halini benim için sınırsızlaştırdı.Ve mühendislik gibi insanı birer maliyet unsuru gören bakışın arızasını erkenden fark edip mesleğimi yapmamaya kadar götürdü.Frank Sinatra ve “My Way” iyidir. Fakat “Love’s been good to me” şarkısında olduğu gibi sevmek iyi geliyorsa, onu nasıl hissediyorsak sanki o şekilde yapmalıyız.Bence hayallerini erteleme ve sevgi dolu pastalar yap.Nereden bu sayfaya denk geldiğimi bilmiyorum.Ama büyük bir tesadüf.Her şey gönlünce olsun.
Merhaba,
Hafızam konusunda beni bağışla, hatırlama konusunda pek başarılı değilim. Ancak samimi düşüncelerin için çok teşekkür ederim. Hayatta bir tek an bile o kadar önemli ki bazen, hayalleri ertelemek yerine, bir bir yapabilmek için bütün çabam. Basit bir örnek mi? Az önce düşünerek değil, içimden akarcasına, klavyenin ucunda cümlelere dönüşen bir cevap yazdım sana, son cümlenin ardından “tırnak” kapatırken, parmağım bir anlık hata ile “escape” tuşuna dokundu ve puff! Sadece bir an! Şimdi istesem de yeniden yazmayı, kelimeler aynı uyumla akmayacak parmaklarımın ucunda ve aynı duyguyu anlatamayacak…
O kadar önemli ki zaman benim için, hayalleri ertelemek şöyle dursun, bazen telaşa bile kapılıyorum. Ama hayatta her şeyin aynı anda yapılamayacağını da öğrendim :) O nedenle uzun bir listem var benim; yenilerini eklediğim, ya da “zamanı” geçmekte olanları öncelik sırasında yukarı çektiğim, gerçekleşenlerin yanına gülücükler çizdiğim bir liste. İçimde bitmeyen bir isyan, “düzene” karşı duruş, “yolunda” gitmeyenleri değiştirmek için sürekli bir çaba var. Bazen dışarıya baktığımda “arızalı” olabileceğimi (!) bile düşünüyorum ama bununla mutluyum.
Tesadüfler iyidir. Yeni başlangıçlara sebep olan tesadüfler daha da iyidir. Pazarlama düşünceleri, pastalar, yabancı diller, notalar ve enstrümanlar, hepsi kendimizi ifade edebilmek için birer aracı, öyle değil mi? Eğer bir başkasının hayatında da yeni bir bakış, ufacık bir katkı ya da ne bileyim minik bir gülümsemeye sebep olabiliyorsa yaptıklarım, ya da kendim gibi insanlarla kesişiyorsa yollarım, boşuna değil demektir isyanlarım.
Sevgiler,
Ah şu ESC tuşu yok mu!..
Zamanla kapışmak konusunda sana gönülden başarılar dilerim.En son kolumda saate askerlik hizmetim sırasında bakmışımdır muhtemelen!Hafıza konusunda bağışlanacak bir şey yok olmadığına emin ol.Cep telefonları, bilgisayarlar, dijital ajandalar vs… pek çok günlük şeye beynimizde yer ayıramıyoruz. Okul yıllarından bir giriş yapmamın sebebi damdan düşer gibi lafa girmemekti.Yoksa herkesin emin olduğu bir şey var ki, çok yakın arkadaşlar bile dünyanın farklı farklı yerlerinde bir şeyleri düzeltmekle ve yolunda tutmakla meşguller.
Tesadüfler iyidir, aynen katılıyorum. Hayatı duygularıyla yaşayan ve kişisel ilham yolları dışında yeni bakışlara benim gibi açık biri için ise sonsuz bir devingenlik katar.Bu dünyaya daha çok kadın eli dokunması gerektiği düşüncem, daha çok hissedilir ve yaşanır olduğunda, eminim daha mutlu olacağım. Ben her zaman anımsatan ve gülümseten tarafta olduğumu hissetmişimdir.Listeler hiç bitmez. Listeme piyano çalmayı adamakıllı öğren, japonca ve buz pateni ekleyeli uzun süre oldu. Ama zaman bir tarafa, insan aynı anda pek çok şeye de odaklanamıyor.
Neyse! Zaman senin için değerli ve umarım kendine de fazlasıyla vakit ayırabilirsin ve birilerinin de seni gülümsettiği an’lara daha çok dokunabilirsin.
Mutlu kal.