Gideli neredeyse 7 ay bitecek…

Seni özlemediğim, düşünmediğim tek bir gün olmadı… 

Trene yetişmek için elini son kez tuttuğum, koklaya koklaya öptüğüm, vedalaştığımız o gün, dün gibi ve gözümün önünden hiç gitmiyor. 

Gözyaşı hep gözümün ucunda; adın geçtinde, fotoğrafını gördüğümde, bir filmde, bir anıda, bir kokuda akmak için hazır bekliyor sanki. 

Birini özlerken burnunun direği sızlamak ne demek, en küçük bir anıda gözlerimden yaşlar süzülürken bir yandan gülümseyebilmek, ne demek artık biliyorum. Çünkü özlem de sevmeye dair ve içimdeki özlemin anlamının farkındayım. Çünkü kalbim iyikilerle dolu. Çünkü babam olduğun için çok mutluyum, çünkü kızın olduğum için gurur duyuyorum. Kalbim senin için sonsuz bir şefkat ve sevgi ile dolu…


Geçtiğimiz gün, daha 14 yaşında anne baba kuzusu Mattia Ahmet’in cenazesi için Ataköy’deydim. Büyüdüğüm mahallede, eniştemi uğurladığımız camide… Zihnimin odalarında saklı duran bir sürü an, bir sürü anının kapıları açıldı o gün. Bakırköy’den Ataköy’e tam da Mattia Ahmet’in yaşlarında taşınmıştık. Evladını, sevgisiz büyümüş insanımsı kılıklı, ruhu karanlıklara gömülmüş hasta kişilikler yüzünden kaybeden bir anne ve babanın acısı karşısında, kalbimin hala idrak etmek istemediği gidişin ve özlemin içinde, karmakarışık duygular içindeyim.

Görece daha doğal bir süreçte olan gidişini bile henüz idrak edememiş ve özlem içindeyken, Mattia Ahmet’in anne ve babasının, ya da sevdiklerini, ailelerini ihmallerle dolu bir otel yangınında veya depremlerde kaybeden insanların çaresiz ve tarifsiz acısını tahmin bile edemiyorum. Hepsine de sevgileri kadar geniş, sevgileri kadar sonsuz bir sabır ve güç diliyorum… 

Hayata hiç bir zaman düz bakmayan, yeniye, farklı insanlar tanımaya, farklı hayatlara ve kültürlere meraklı, inatçı, özgür ruhlu bir kız çocuğu babası olmak, beni yetiştirirken seni, sizi nasıl endişelendirmişti kim bilir… Bugün çocuklarımızın pazarda gezerken yakışıklısın diye, ailesi ile tatil yaparken ihmaller zinciri ile, evinde uyurken rantçı açgözlülükler sebebi ile öldüğü, adalet ve güven duygumuzun, güvenlik ihtiyacımızın her gün sınandığı, ahlaki ve vicdani çökmenin, çürümenin eşiğinde bir ülkede, olanı biteni anlamam, sindirmem gittikçe zorlaşırken, içim alev alevken; bize öğrettiğiniz değerler sayesinde savaşabildiğimizi, dayanabildiğimizi, bu değerler ve sonsuz sevginiz sayesinde insan olabildiğimizi görüyorum. 

Başkasının acısına kalbimde ortak olabiliyor, başkasının uğradığı haksızlıklar da dahil olmak üzere, yanlış olana ses çıkarabiliyorum. Doğru olmayan bir şeyi, herkes yapıyor diye doğru olmadığını ayırt edebiliyor, yanlışı yanlışla devam ettirmemek için, doğrusunu ve daha iyisini yapabilmek için çabalayabiliyor, normalleşmemesi gerekenler için şuurlu duruşlar gösterebiliyorum. Hatalar yapsam da hatalarımdan öğrenip yürümeye, büyümeye devam edebiliyorum. Ortak değerleri ve çıkarları, kendi çıkarlarımın üzerinde tutabiliyor, dayanışmanın, etik değer ve ilkelerin önemi ve önceliği içinde yaşamayı benimseyebiliyorum. Doğru kararları vicdanımı ve aklımı birlikte kullanarak verebilmek için durup düşünebiliyorum. 

Acının, birini çok özlemenin muazzam bir dönüştürücü gücü var. Bunun her zerresini elimden geldiğince hayatım için doğru ve iyi olanı yapmak için kullanabilmeyi umuyorum. Babaannem ve eniştem gittiğinde, aile ve sevgi bağlarının değeri, yolculuğun kıymeti, ilkelerimiz, seçimlerimiz ve gittikten sonra nasıl hatırlanacağımızla ilgili duygu ve düşüncelerimin (anlamlı ve iyi yaşamak için ölümü anla), denge ve değer temelli bir hayat inşa etmek için beni nasıl dönüştürdüğünü bugün geriye dönüp baktığımda daha iyi anlıyor; gidişinle ve hayat boyu ailece yaşadığımız bazı şeyleri düşündükçe, ya da insanların seni nasıl andığını duydukça, daha da güçlendiğimi hissediyorum. Bir haksızlık ya da sınır ihlali ile karşılaştığımda sıklıkla, beni/bizi bunları yaşayalım, bunlara maruz kalalım diye yetiştirmediğinizin, hayatlarınızdan bir sürü fedakarlık ve emeği, zamanı ve çabayı bunun için vermediğinizin bilinci içinde nezaketle arkamı dönecek, gerekli ise zerafetle mücadele edecek, yorulduysam kalkacak gücü bulabiliyorum.

Yası, travması, kargaşası hiç bitmeyen bir ülkede yaşamanın, maddi manevi tüm zorluklarına rağmen hayal kurmaya devam edebiliyor, endişe ve kaygı duyduğum zamanlarda bile, hayallerim için korkmadan, cesaret gerektiren seçimler yapabilmek için, yorulsam da dinlenip ilerlemeyi hedefleyebiliyorum.

Zorlandığımda, daha farklı olmasını istediğim ya da hayatta seni üzen ve kalbimi kıran yaşanmışlıklarını düşündüğümde, keşke öyle değil de böyle karar verseymiş, böyle yapsaymış dediğim şeyler oluyor bazen; hiçbiri sana olan sevgimi azaltmıyor, eksiltmiyor. Seçimlerini de hatalarını da çıkmazlarını da anlıyor, seni görüyorum.  Hüzünle karışık bir gurur içindeyim.

Yaşamın boyunca beni, bizi bildiğin en iyi şekilde yetiştirmek için kendi bildiğince çabaladığını, hayatını sevdiklerin, kardeşlerin ve ailen için yaşadığını biliyorum. Korumak, hayata hazırlamak ve iyi bir hayatımızın olması için çabaladığınız her şey için, hayalperest ama ayakları yere basan, güçlü bir insan olarak yetiştirdiğiniz için minnettarım. 


Kendi yolumda yürürken, yaşamımla emeklerinizi dönüştürmek ve onurlandırabilmek, en büyük enerji kaynağım, en büyük dileğim babam.

Seni çok özledim. 

Seni sonsuza kadar hep ve çok seveceğim.

Verdiğin sevgi, öğrettiklerin, yaptığın veya yapamadığın; bizim için olan tüm emeklerin için teşekkür ederim. 💙