Geri Dönüşler bazen zaman alıyor… Uzun zamandır pek çok sebepten buraya yazmayı bırakmış, sadece Instagram’da, öncesinde Facebook’ta ve blogspot’ta yazıyordum. Yıllar boyunca internet kullanımının evrimine şahit olan bir nesil olarak, pek çok platformda çeşitli “tüketim aralıklarında” varolduk galiba… Ama özellikle bizimki gibi bir ülkede platformların muhtelif sebeplerle kapatılması gibi deneyimleri de yaşayınca galiba, insan sadece kendine ait olan yerde varolmanın anlamını ve önemini daha iyi kavrıyor…
Hayatın temposu, her gün karşımıza çıkan öncelikler ve bazen de sadece “doğru zaman” ya da hayatın beklenmedik akışı derken, içimdeki cümlelerin yeniden dışarı çıkması zaman aldı. Yazmayı özlediğimi fark ettim. Kafamda dönüp duran fikirleri, pazarlamanın dinamik dünyasına dair heyecanımı ve gözlemlerimi paylaşmanın verdiği keyfi yeniden hissetmek istedim.
Bu dönüş yazısı, pazarlama dünyasında hızla değişen trendleri ve bunların iş dünyasındaki etkilerini ele almakla başlıyor. Belki de bir kahve molasında okuduğunuz bir yazının, size hem ilham vermesini hem de hayatın döngüsüne şefkatle bakmanın ışığı ve umudunu geçirmesini diliyorum.
Yapay Zeka ile Dönüşen Pazarlama
2006 yılında “Pazarlama Çekirgesi” olarak yazma yoluna düştüğüm yıllardan bu güne, internetin ve beraberinde gelişen teknolojinin pek çok dönüşümünü de yaşamış bir nesilin üyesi ve tanığı olarak, bu deneyimlerin kıymetini de farketmemek mümkün değil…
Eskiden pazarlama, kitlelere genel bir mesaj vermekten ibaretti. Şimdi ise yapay zeka (AI), kişisel deneyimlerin merkezine yerleşti. Dizi, film, belgesel vb online içerik platformlarının öneri algoritmaları, Pazaryeri sitelerin alışveriş alışkanlıklarına göre ürün önerileri sunması ya da online müzik dinleme platformlarının kişiye özel hazırladığı çalma listeleri… Hepsi, AI’ın kişiselleştirme, veri analitiği ve bağlam yaratmadaki önemini gösteren örnekler. Artık markalar, sadece neyi sattıklarını değil, kime ve nasıl sattıklarını da anlamaya çalışıyor. Bu noktada, veri analitiği ve yapay zeka devreye giriyor. Müşterilerinizin hangi saatte daha çok alışveriş yaptığını, hangi ürünleri sepetine eklediğini ve hatta hangi renkleri sevdiğini bile öğrenmek artık eskisinden çok daha mümkün.
AI’ın herhangi bir kullanıcı düzeyinde de şaşırtıcı sonuçlar üretebiliyor olması, pek çok şeyi değiştirip dönüştürmeye başladı bile… Bu sayede sadece büyük değil, küçük işletmeler de bu teknolojileri kullanarak bir fark yaratabilecekleri şeylere kafa yormaya başladı. Özellikle son iki yıldır, zamanın ruhu yepyeni bir döngüye doğru koşarken, 3-4 ay sonrası bile bir sıçrama potansiyeli taşıyor.
Müşteri Deneyimi, artık hiç olmadığı kadar pazarlamanın ön sahnesi. Uzun yıllardır pazarlama profesyonelleri insanların, bir markayla sadece ürün için değil, aynı zamanda deneyim için bağ kurduğunun farkında. Bugün artık hepimiz meşhur kahve dükkanında bir kahve almanın, sadece kahve içmek değil; keyifli bir atmosferde, bizi “önemseyen” bir deneyim yaşamak demek olduğunu biliyoruz. Dahası zaman içinde peşi sıra benzerlerinin mantar gibi hayatımızda yer alması da tesadüf değil, sonuç. Ya da pazarının marka değeri ve sadakati konusunda açık ara lideri, lovemark teknoloji markasının ürünü sadece sergilemek yerine, dokunabileceğiniz, deneyimleyebileceğiniz bir ortam sunmasının, müşteri memnuniyetini artırmakla kalmadığını, aynı zamanda markaya duyulan sadakati de güçlendirdiğini, notebook veya cep telefonlarının yeni modelleri piyasaya çıkacağı zaman mağaza önünde geceden başlayan kuyrukları bizi artık şaşırtmıyor. Hepimiz önce tüketicileriz ve başkalarını taklit ederek değil, içgörüye istinaden cesur kararlar verebilen markalar, marka yolculuğunda haklı bir değerin de sahibi oluyorlar. Tüketiciye satın alma kararını aldıran temel unsur artık markanın bilinirliği değil, ne anlam taşıdığı ve bu anlamın marka tarafından müşteriye hangi deneyimle geçirilip nasıl yaşatıldığı…
CRM’den AI’a: Pazarlamanın Evrimi ve Beklentilerimiz
Yıllar önce, yüksek lisans yaptığım yıllarda CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) kavramı büyük bir devrim gibi görünüyordu. Verilerin değerini anlamaya başladığımız o dönemde, pazarlama stratejilerinin çok daha kişiselleşeceği hayali beni oldukça heyecanlandırmıştı. Mesela süpermarketten aldığım bir şarap için, bir süre sonra “Şu şarabı aldığını gördük, yanında şu peyniri öneririz” gibi bir bildirim almayı hayal ediyordum. Ya da bunun yanında, şarapla uyumlu bir tarif veya bir sonraki siparişimde geçerli bir indirim kuponu almayı düşlemek bile harikaydı. Benzer şekilde, sık sık aldığım Ezine peyniri için bilgi notları, peynir kültürümü artıracak içerikler ya da özel bir kampanya sunulması gibi fikirler beni büyülüyordu. Ancak CRM, bu hayallere ulaşamadı. Hâlâ sadecebir kez, bir arkadaşımın bebeği için aldığım bebek bezi için, on yıldır marketin arayüzündeki “bana özel ürünler” arasında bebek bezi önerisi çıkıyor! :)
Yapay zeka, CRM’in eksik bıraktığı alanları doldurabilecek bir potansiyele sahip. AI, müşteri davranışlarını gerçek zamanlı analiz ederek ve anlamlı içgörüler sunarak markalar için devrim yaratma şansı veriyor. Öncü olabilen markalar, sadece müşterilerini dinlemekle kalmayıp, onlara gerçekten değer katan öneriler sunarak büyük bir fark yaratabilir. Yapay zeka tabanlı bir sistem, benim gibi bir müşterinin geçmiş alışveriş alışkanlıklarını anlamlandırarak, gerçekten ihtiyacım olan ürünleri önerebilir ve beni gereksiz bildirimlerle boğmadığı, ilgimi ve dikkatimi çekecek iletişimler tasarlayabilir. Daha da ötesi, ilham veren içeriklerle beni bilgilendirirken, bu deneyimi karşılıklı şekilde keyife dönüştürebilir.
Artık yapay zekanın sunduğu hız ve kıvraklık, vizyoner markalar için gerçekten eşsiz fırsatlar yaratıyor. Ancak bu fırsatları gerçek birer avantaja dönüştürmek, hala sadece teknolojiyi kullanmakla değil, aynı zamanda müşterilerin kalbine dokunabilmekle mümkün. Müşterinin kalbinin benzersiz analizlerinin yapılabilmesi ise artık insan beyninden çok hızlı anlamlandırmalar yapabilen yapay zeka teknolojilerini kullanabilme becerisi ile gelişiyor.
Yapay zekanın potansiyelini en iyi şekilde kullanmayı başarabilen markaların, pazarlama dünyasında ne kadar büyük bir fark yaratabileceğini yaşayarak göreceğiz. Teknoloji ve teknolojinin doğru kullanımı ile İnsan Merkezli Deneyimler yaratmak hiç bu kadar yakın ve merak uyandırıcı olmamıştı sanırım…
Yine de düşünmeden edemiyorum; teknolojiyle bu kadar iç içe bir pazarlama dünyasında, insani dokunuş tamamen kaybolabilir mi, bu da başka bir yazının konusu olsun…